Tahta çürüdü çivi tutmuyor
Elindeki her olanağı kullanarak devletin tüm nimetlerinden kişisel çıkarları için davrananlar, kendisini ve yakınlarını zengin eder. Sonra da gözünüzün içine baka baka konuşur:
-“Manevi değerlere bağlıyız…”
Her gün ayak üstünde bin yalan söyler. Dün övdüklerine bugün söver, dün ana avrat sövgüler yağdırdığı insanlara, salya sümük övgüler dizer… Sonra başlar aynı sözü gevelemeye:
-“Manevi değerlere bağlıyız…”
-“Neyine bağlısın ki?…” diye soramazsınız. Çünkü onlar kendilerini milliyetçi olarak görürler. Bu ülkeyi seven olarak kendilerini görürler. Her türlü mafya – çete işlerine girerler… Çünkü bu işlerin ölçüsü tartısı kalmamıştır. “Ar damarı” denen namus ve ahlak sigortası var ya, o çatlamıştır. Ne söylesen boş!
Farkında mısınız bu gidiş, toplumun bütün değer yargılarını çürütmüştür. Hırsız olduğunu, namussuz olduğunu, su katılmamış rezil olduğunu bildiğimiz nice cambaz, ip üzerinde yeni hünerlerini gösteriyor, bizler de hep birlikte, ara sıra da “yaşa. varol” diye bağırarak çağırarak izliyoruz olup bitenleri.
Toplum bütün kurumlarıyla çökmüş, çökertilmiştir. Günlük yaşamımızdan politika sahnelerine kadar elimizin değdiği, gözümüzün iliştiği her yerde yeni çürümüşlükler, yeni yozlaşmalar art arda birbirini izlemektedir.
Enflasyonlu – devalüasyonlu bu düzen, bankalarla mafyanın boğuştuğu, bir kilo soğanın yüz liraya çıktığı. ekmeğin pasta fiyatına satıldığı bu düzen, insanı insan yapan bütün erdemleri, bütün değerleri, iyi, güzel, doğru gibi bütün kavramları da beraberinde çekip götürüyor.
Burnunuzun ucuna gelen bu koku, bu yıkıntının, bu çürümüşlüğün kokusudur.
Tahta çürük çivi tutmuyor ama durmadan çivinin boyutunu yükseltiyorlar. O da yetmiyor çekiç büyütüyorlar. Ama tahtanın giderek çürüdüğü ve çivi tutmayacağını da biliyorlar.
Ellerine geçirdikleri o devasa devletin gücünü kaybedince ele geçirdikleri o devasa malı, mülkü kaybedeceklerini de biliyorlar.
711 yılında 7000 kişilik ordusu ile Cebelitarık Boğazı’nı geçen Tarık Bin Ziyad İspanya’ya çıkar çıkmaz gemileri yaktırarak askerlerinin geri dönme umudunu kırdı. Askerlerine şu tarihi sözleri söyledi:
-“Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır. Düşmanın silahı, teçhizatı ve erzakı boldur. Sizin silah olarak ancak kılıçlarınız, erzak olarak da düşmanın elinden sahip olabileceğiniz vardır.”
Ve bugünün iktidarı da aynısını söylüyor.
-“Ya beni desteklersiniz ya da her şeyinizi kaybedersiniz. Artık gemileri yaktık…”
Bürokrasi de, iş insanları da ve kendi çevreleri de ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
Birilerinin çıkıp,
-“Geri dönüş yolu var” dediğinde de içeri tıkıldığını görüyorlar.
Geri dönüş umudunu kırmaya çalışıyorlar. Ama çivi de tutmuyor. Tahta tam çürümüş. Tahtanın çürüdüğünü de bürokrasi ve iş insanları biliyorlar.
Ve bugünler gel-git günleri gibi…
www.bilimsanatyolu.com



Yorum gönder