Pazar fıkraları: 24
Dört rahibe
Bir kilisede dört rahibe varmış. Bunlar ölünce cennete gitmişler.
Melek:
-“Sıraya dizilin” demiş.
Neyse bunlar da dizilmişler.
Melek birincisine sormuş:
-“Hayatında hiç penisle bir olayın oldu mu?”
Birinci rahibe:
-“Sadece gördüm” demiş.
Melek:
-“Git de gözünü şu çeşmede yıka” demiş.
Melek ikinci rahibeye de aynı soruyu sormuş
İkinci rahibe:
-“Sadece elledim” demiş.
Melek:
-“Git elini şu çeşmede yıka’ demiş.
Üçüncü rahibe ile dördüncü rahibe yer değiştirmiş.
Melek sormuş:
-“Niye yer değiştirdiniz?’
Dördüncü rahibe:
-“Arkadaş anüsünü yıkamadan ben ağzımı çalakalayım” demiş.
Rahip ve rahibe yol macerası
Bir rahip arabada tek başına seyir halindeyken, yol kenarında bekleyen bir rahibeye rastlar, arabasını durdurur ve rahibeyi istediği yere götürmeyi teklif eder. Rahibe de kabul eder.
Rahibe arabaya biner, bacak bacak üstüne atarak elbisesinin açılmasını sağlar. Ve ortaya şahane bacaklar çıkar.
Rahip bacaklara göz atarken, nerdeyse bir kaza geçirecektir. Arabayı kontrol altına aldıktan sonra, çevik bir hareketle elini rahibenin bacaklarına götürür.
Rahibe ona doğru bakar:
-“129. ayeti hatırlayın peder” der.
Peder sinirlenir ve özür diler.
Elini geri çekmek için adeta kendini zorlar. bu arada, gözlerini bir türlü bacaklardan ayıramaz. Vites değiştirirken yine elini bacaklara doğru kaydırıverir.
Rahibe de bir kere daha:
-“129. ayeti hatırlayın peder!” der.
Peder, bir kere daha özür diler.
-“Bu zayıflığım için özür dilerim”
Manastıra varınca rahibe arabadan iner, pedere doğru anlamlı bir göz kırpar ve yoluna devam eder. Kiliseye varınca rahip hemen bir İncil aramaya gider ve 129. ayete bakar.
Ayette:
-“İleri gidin ve araştırın, sonunda zafere ulaşacaksınız” der.
Ben trafik polisi
Adamın biri arabasıyla dağlık bir alanda yol alırken tamamen sarı giyinmiş biri el etmiş. Arabaya binince de
-“Merhaba ben bu dağların sarılı ibnesiyim” demiş.
Bir süre gittikten sonrada inmiş.
Kısa bir süre sonra adam orman yoluna girince, tamamen yeşiller giymiş bir adam daha el etmiş, Arabaya binince de:
-“Merhaba ben bu ormanın yeşilli ibnesiyim” demiş, Bir süre sonra o da inmiş.
Adam otoban çıkmak üzereyken, bakmış ki maviler giyinmiş bir adam daha el ediyor.
Yanaşmış ve sormuş:
-“Merhaba sen de otobanın mavili ibnesi misin?”
Mavili adam yanıt vermiş;
-“Hayır canım trafik polisi…”
Güzelliğim bozulmasın
Günlerden bir gün bir kız yolda yürürken ayağına bir şeye çarpmış. Kız afallamış, eğilip bakınca bunun bir lamba olduğunu görmüş. Lambayı alıp kurcalarken o anda lambadan bir cin çıkmış.
-“Benden korkmana gerek yok, Beni buradan kurtardın. Üç şey dile benden, hemen yapayım, borcumu ödeyeyim” demiş.
Kızın da canı o aralar feci şekilde aşure çekiyormuş.
-“Tamam demiş, senden bir tabak böyle tam kıvamında bir aşure istiyorum. Ama soğuk olacak”.
Cin bu kadar basit bir şey istemesine şaşırmış,
-“Tamam” demiş ve aşure gelmiş.
Kız aşureyi yemiş.
-“Eeeee, ikinci dileğin nedir?
Kız biraz düşünmüş,
-“Tamam o zaman bir kazan daha aynı şekilde aşure istiyorum” demiş.
Cin yine şaşırmış doğal olarak.,
-“O kadar şey varken bunu nasıl ister” diye.
-“Peki” demiş cin. Ve bir kazan aşure gelmiş, kız dayanamamış onu da yemiş.
-“Evet” demiş cin alaylı bir sesle,
-“Son isteğin ne? Dünyadaki tüm aşureler mi?”
Bunun üstüne kız uzun uzun düşünmüş…
-“Ahahaha, yok canım, sen beni saf mı sandın? O kadar basit olur mu isteğim? Dileğim şu, durmadan aşure yiyeyim, ama hiç kilo almayayım, güzelliğim bozulmasın” demiş.
Bunu duyan cin bu kadarını ben bile yapamam diyerek lambaya geri kaçmış.
Üç rahibenin papaz dedikodusu
Üç rahibe, sohbet sırasında rahibi çekiştirmektedir.
İlk söz alan rahibe;
-“Geçen gün pederin dolabını temizlerken porno dergiler buldum ve hepsini ateşe attım”, demiş.
İkinci rahibe;
-“Ben de masasını düzenlerken çekmecesinde prezervatifler gördüm ve hepsinin ucunu iğne ile deldim”, demiş.
Üçüncü rahibe ise kendi kendine söylenmeye başlamış.
-“Ben de diyorum, durmadan neden hamile kalıyorum…”
Rahip’e Ceza
Rahip Pazar sabahı pırıl pırıl bir güne uyanmış, canı müthiş golf oynamak istiyor,
-“Hastayım, bu gün vaaz veremeyeceğim“ diyerek işi yardımcısına yıkmış,
-“Kazara kasabadan bir gören olur“ diye tam 100 Km. ilerideki bir golf kulübüne gitmiş,
Herkes kilisede olduğundan etrafta kimsecikler yokmuş, topu çimin üzerine yerleştirmiş, tam o sırada bulutların üzerinden onu izleyen Melek Tanrı’ya dönüp:
-“Onun oynamasına izin vermeyeceksiniz değil mi?..” diye sormuş merakla,
-“Tam tersine.. Bak ve gör ” demiş Tanrı,
Rahip topa bir vurmuş, top 250 metre kadar uçmuş, uçmuş ve ‘hoooppp’ tek vuruşla deliğe girmiş..
Melek:
-“Neden bunu yaptınız Tanrım?..” diye sormuş şaşırarak,
-“Bu ona ceza.. Bu harika olayı kime anlatabilecek ki?..”
İmam osurunca
Bir köyde İmam namaz kıldırırken osurur ve çok utanır. Utancından köyü terk eder. Başka bir köyde imamlık yapmaya başlar.
Bu köyde yaklaşık 15 sene imamlık yapar. Bir gün nasılsa beni unutmuşlardır diye imamlık yaptığı eski köyüne gitmeye karar verir. Köyün girişine geldiğinde bir çocuk görür.
Çocuğa:
-“Sen beni tanıyor musun?” diye sorar.
Çocuk:
-“Tanımıyorum der.
İmam içinden:
-“İyi iyi beni unutmuşlar” der.
Tam giderken Çocuğa sorar:
-“Sen ne zaman doğdun” der…
Çocukta:
-“Ben ben ne zaman doğduğumu bilmiyorum ama annem imam osurduktan iki ay sonra doğduğumu söyler.”
Etmezsen etme…
Nasreddin Hoca bir gün ağacın altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan biri de onu izliyormuş. Namazı bittikten sonra namazımın kabul olması için Allah’a dua etmeye başlamış.
-“Allahım sen namazımı kabul et.”
Ağaçtaki adam:
-“Etmem” diye yanıt vermiş.
Hoca şaşırmış. Tekrarlamış.
-“Allah’ım sen kıldığım namazı kabul et.”
-“Etmem…”.
Hocanın şaşkınlığı iyice artmış. Yine:
-“Allah’ım sen namazımı kabul et” demiş.
Ağaçtaki adam tekrar:
-“Etmem” deyince hoca sinirlenmiş.
-“Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım.”
Erzurumlu Van’da imamlık yapıyor
Zamanın birinde Erzurum’dan bir grup insan Hacca gitmek için yola çıkmışlar. Van’a gelmişler. Van’ın bir köyünde konaklamaya karar vermişler. O köyün de imamı yokmuş.
Köylüler aralarında konuşmuşlar ve Erzurum’dan çıkıp hacca giden bu topluluktan birini imam yapmaya karar vermişler. Hem Erzurumlu hem de hacca gidiyorlarsa bos insan değillerdir diye düşünmüşler.
Nitekim tekliflerini içlerinden birisi kabul etmiş. Her yıl 400 koyun verilecekmiş imama. Adam hacca gidip masraf yapacağıma burada kalıp yalandan imamlık yapar ve her yıl 400 koyun sahibi olurum diyerek
işe başlamış.
Köylü camide toplanmış namaz kılınacak. Sayın imam başlamış namazı kıldırmaya.
-“Erzurum’dan çektim yola Van’da verdim mola 400 koyun verdiler bana, Allahuekber.”
Bu günlerce ayni biçimde devam etmiş. Köylü bu ise biraz sairmiş ve konuşmuşlar aralarında.
-“Ya,” demişler
-“Daha önceki imam mi yanlış kıldırıyordu, yeni imam mi? Bunu gidip Müftüye soralım” demişler.
Sayın müftü meşhur Oflu. Müftüye gelen halk her şeyi anlatmışlar.
Müftü Köylüye dönerek:
-“Siz simdi hiç imama çaktırmadan köyünüze dönün ve namaz vakti camide toplanın bende namaza geleceğim” diye emir verir.
Herkes köyüne döner ve namaz vakti herkes camide toplanır. Tabi ki Sayın müftü de camidedir.
Iman namazı kıldırmaya başlamış.
Birinci rekat:
-“Erzurum’dan çektim yola Van’da verdim mola 400 koyun verdiler bana, Allahuekber” der.
Ve arkada “öhö…öhö!..” diye bir ses gelir ve imam yakalandım herhalde diye korkmaya baslar.
İkinci rekatta bu sefer:
-“Erzurum’dan çektim yola…Van’da verdim mola… 400 Koyun verdiler bana, yarısı sana yarısı bana Allahuekber” diyerek sözlerini değiştirir.
Namaz bitince köylü Müftüye dönerek:
-“İmam efendi namazı doğru mu kıldırıyor mu?” diye sorar.
Müftü:
-“Haçan birinci rekatta biraz şaşırdı ama İkinci rekatta isi düzeltti……”
O salağa söyleyin…
Bir köyün camisinde, imam cemaate vaaz vermektedir. Ansızın içeri dalan bir köylü, köyü sel basmakta olduğunu haber verir. Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp kaçar. Sadece imam, bütün ısrarlara rağmen köyü terk etmeyi reddeder ve Tanrı’nın kendisini koruyacağını söyleyerek camide kalır.
Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır, imam çaresiz minareye çıkar. Sular minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imamı kurtarmaya gelir. Ancak dini bütün imam, Tanrı’nın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye binmez.
Sular yükselir. İmam ikinci kata çıkmak zorunda kalır. Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Tanrı’nın kendisini koruyacağına inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez.
Sular iyice yükselir. İmam artık minarenin en tepesindedir. Bir helikopter yaklaşır. İçindekiler, durumun kötü olduğunu anlatarak, imama helikoptere gelmesi konusunda ısrar ederler. İmam helikoptere binmeyi de reddeder.
Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür. Kendisini ahiretin kapısında melekler karşılar.
Melek:
-‘Hoş geldiniz, buyurun’
İmam:
-“Cennete girmek istediğimden emin değilim..”,
Melek:
-“Neden?..” diye sorar.
İmam:
-“Tanrı’ya biraz kırgınım….”
Melek:
-“Ne oldu ki?..”
İmam:
-“Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim, insanlara hep iyilik yaptım, günahtan uzak durdum. Yaşadığım köyü sel bastı, herkes kaçtı ama Tanrı’nın beni kurtaracağına inandığımdan ben kaldım. Görüyorsunuz ki şimdi buradayım….”
Tam bu sırada yukarıdan Tanrı’nın sesi duyulur:
-“Salağa, iki tekne, bir helikopter gönderdik.. Kurtarmak için daha ne yapacaktık? Zaten aklını da muntazaman vermiştik. Böylesine geri zekâlının benim katımda da yeri yoktur..”
www.bilimsanatyolu.com
Yorum gönder