Günün öyküsü: Cehalete başkaldırı…
Türk kadını sadece lokantada yemek yemek istedi diye olay çıktı. Ev uzak, kantin yok, Lokanta var ama kadınlar giremez.

Süreyya ve arkadaşı, günlerce peynir ekmekle idare eder. 1920 ler Ankara. Sonra dayanamaz. Babası Ahmet Ağaoğlu’ndan izin alır, ve bir gün, cesaretle İstanbul Lokantası’nın kapısından içeri girerler.
Sessizlik… Arkasından fısıltılar yükselir:
-“Kadınlar lokantada yemek yiyor!” O gün Ankara karışır. Başbakan Rauf Bey bile arar:
-“Ahmet Bey, kızınızı lokantaya gitmekten alıkoyun!”
Süreyya o akşam eve döndüğünde babasının kararlı sesini duyar:
-“Bundan sonra öğle yemeğine bana gelin.”
Üzülür ama susar. Ertesi gün bir haber gelir:
-“Paşa seni yemeğe götürecekmiş!”
Araba durur. İçinde Atatürk vardır. Yanında milletvekili ve yaveri.
Atatürk gülümser:
-“Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor.”
Yolda İstanbul Lokantası’nın önüne gelince arabayı durdurur. Milletvekillerine seslenir:
-“Bugün Süreyya’yı bize götürüyorum, ama yarın buraya gelecek, yemeğini lokantada yiyecek.”
O gece Atatürk, birkaç milletvekilini arar ve der ki:
-“Yarın, eşlerinizle birlikte İstanbul Lokantası’na gidin.”
Ertesi gün, lokantada kadınlar vardır. İlk kez… Ve kimse tek kelime edemez. O an, yalnızca bir öğle yemeği değil, kadınların toplumsal varlığı da tarihe kazınır.
Nazım Hikmet’in diliyle söylersek:
“Bir kadın sofraya oturdu o gün,
Cumhuriyet de oturdu yanına.”
Ek bilgi..
O güne kadar…
-Bir kadının dışarıda yemek yemesi, sadece yemek değil, toplumsal bir sınır ihlaliydi. Evden çıkıp lokantaya adım atan kadın, aile namusunu riske atıyor, erkeklerin egemen olduğu kamusal alanı zorluyor ve “geleneklere aykırı” sayılıyordu. O bir lokma yemek, özgürlüğe küçük bir meydan okuma anlamına geliyordu. Bugün bile bazı ülkelerde, kadının kamusal alanda yemek yemesi hâlâ hoş karşılanmıyor; tarih ve geleneklerin gölgesi hâlâ sürüyor.
Saygı ile anıyoruz.
Qardaş Azərbaycana salam və hörmətlə!
1903’te Azerbaycan’ın Şuşa kentinde doğan Süreyya Ağaoğlu, Türkiye’nin ilk kadın avukatı olarak tarihe geçti. Babası ünlü düşünür ve siyasetçi Ahmet Ağaoğlu, annesi ise Sitare Ağayev’di. Eğitimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlayan Süreyya Hanım, yalnızca hukuk alanında değil, kadın hakları ve toplumsal eşitlik konusunda da öncü bir figür oldu. 29 Aralık 1989’da İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.
Cesaretiyle, bilgeliğiyle ve öncülüğüyle onu minnetle anıyoruz. Atatürk, bir öğle yemeğiyle bile devrim yapabilecek vizyona sahipti. Bugün özgürce yemek yiyen, çalışan, üreten her kadının hikâyesinde o günün yankısı hâlâ duyulur.
www.bilimsanatyolu.com



Yorum gönder