Hayvan Fıkraları
Kutup Ayısı
Soğuk bir kutup gecesinde yavru kutup ayısı annesine yaklaşarak;
– “Anneeee, ben kutup ayısı miyim?”
– “Evet oğlum.”
– Peki anneee, sen de kutup ayısı misin?”
– “Evet oğlum.”
– “Peki anneee babam da kutup ayısı mi?”
– “Tabii ki oğlum.”
– “Peki anneee dedem, dedemin dedeleri falan hepsi kutup ayısı miydi?”
– “Evet oğlum hepsi kutup ayısıydı…”
– “Yani sülalemizde bir karışıklık falan yok di mi anne?”
– “Yok tabi oğlum hepimiz kutup ayısıydık, niye soruyorsun?”
– “Anneee be, benim rengim niye boz? Ben neden üşüyorum?

Karadenizli Yılanlar
İki Karadenizli yılan, Karadeniz ormanlarında geziyorlarmış.
Biri diğerine sormuş :
-“Ula piz zehirlu yilanmiyik da?”
-“Haçan nerden çikti pu simdu?”
-“Az önce dilimu isirdimda…”

Aslan ve Boğa
Bir gün aslan ile boga bara gitmisler bir iki tek attiktan sonra aslan müsade
istemis. Boga bununla dalga geçmis :
– Koskoca aslansin. Ormanlar kralisin. Saat daha sekiz. Hiç yakisir mi sana
kilibiklik…
Aslan kükremis :
– Eee beni evde bir aslan bekliyor, seninki gibi bir inek degil…

Yumurta Olayı
İki tavuk markette alışveriş yapıyorlarmış.
Bir yumurta standının önüne gelmişler. Etikette yumurta 30 bin lira yazıyormuş.
Tavuklardan biri diğerine;
-“Bak bu yumurtaları ben yumurtladım” demiş böbürlenerek…
Dolaşmaya devam ederken başka bir yumurta standına gelmişler. Kocaman, çift sarılı köy yumurtaları ve fiyat 40 bin lira.
Bu sefer diğer tavuk atılmış;
-“Bak bu yumurtaları da ben yumurtladım
Diğeri gülümseyerek yanıt vermiş;
-Bende bunlardan yumurtlayacaktım ama kocam 10 bin lira için keçini yırtmaya
değmez, dedi…”

Dua
Papazin papağanı çok terbiyeli ve usluymuş.
Gözünde gözlük, elinde kutsal kitap devamlı dua edermiş.
Azgın dişi bir papağanı belki ondan terbiye alır diye ayni kafese koymuşlar.
Papazin papağanı kitabi, gözlüğü atmış,
-“Tanrım sana şükürler olsun, sonunda dualarım kabul oldu…

Tepeden Inme
Baba balik yavru baliklara nasihat ediyormus,
-“Oltaya kanmayın, yem filan değil, basbayağı bir tuzaktır olta. Ondan kaçmak, mümkündür. Yedi sekli vardır oltanın, falan filan derken, yukarıdan bir ağ inivermiş tepelerine.
-“Bu da ne, diye bağırmış bir küçük balık”.
– “Buna tepeden inme denir”, demiş baba balık, kurtuluşu yoktur.”

Kedi ile Papagan
Evin kedisi ile papağan konuşuyordu.
Kedi:
-“Sen benim kadar zeki değilsin”, dedi.
-“Ben evi farelerden korurum…”
-“Efendilerimin kucağına oturur, mindere kurulurum…”
Papağan sözünü kesti :
-Olabilir. Ben de konuşuyorum..”
-“Peki, biz iki dakikadan beri ne yapıyoruz?..” der kedi..

Siyahlı Kazazede
Kamyonunu jandarma karakolu önünde durdurup nöbetçi ere sordu:
-“Bu dolaylarda siyah inek bulunur mu?”
-“Yoktur.”
-“Büyük siyah köpek felan var mı?”
-“Hayır.”
-“Siyah at?”
-“O da yok.”
-“Eyvah!.. Demek ki ezilen köyün papaziydi!..”

Kuyruğu Tutuşmuş
Dağın doruğunda oturmakta olan kartallardan biri, önlerinden geçen jeti göstererek, kınarcasına:
-“Bu kus bir yerlere çok acele yetişmek istiyor herhalde”, dedi.
Öteki, gagasıyla işaret etti :
-“Baksana, kuyruğu tutuşmuş. Sen de yanmaya başlasan en az onun kadar acele edersin…”

Devekusu
Tavsan, ormanda tanımadığı bir yaratığa rastladı.
Kendisine sordu :
-“Sen kimsin?”
-“Ben kurt köpeğiyim. Babam kurttu, annem köpek…”
Tavsan :
-“Yaaa”, deyip düşünceli düşünceli yürüdü.
Biraz sonra garip bir yaratıkla daha karşılaştı.
Ona da sordu:
-“Sen kimsin?”
-“Devekuşuyum”, dedi yaratık.
Tavsan bir saniye düşündü ve düşüp bayıldı.

Çekirge
Avusturalya ya gezmeye giden bir Amerikalı yerli bir rehber tutu. Dolaşırlarken
bir inek gören Amerikalı rehberine sordu:
-“Bu nedir?”
-“Ineek…”
Bunun üzerine Amerikalı küçümser bir tavırla:
-“Siz buna inek mi diyorsunuz ? Bizim kuzularımız bile bundan büyüktür…”
Yerli rehber bu olaya çok bozuldu ama çaktırmadı.
Gezmeye devam ederlerken bu sefer de bir tavuk gören Amerikalı:
-“Peki bu nedir? Bu? diye tuhaf tuhaf sormuş, rehber de “
-“Tavuk…”
-“Siz buna tavuk mu diyorsunuz? Bizim serçelerimiz bile bundan büyüktür…”
Bütün bu olanlar karsısında rehber fena bozuldu. Tam o sırada zıplayarak geçen bir kanguruyu gören Amerikalı:
-“Bu da ne böyle? Diye sorunca, daha önce olanlardan dersini almış olan rehber
-“Çekirgee…”

Karinca
Onbes sene hapis cezası yiyen adam, cezaevinde bulduğu bir karınca ile çok iyi bir arkadaşlık başlatmıştı.
Adam, on beş sene boyunca karıncayı eğitmiş, onunla yoldaş, Candaş, arkadaş olmuştu.
Artık karınca öyle bir hale gelmişti ki,
Adam
-“Dur” deyince duruyor,
-“Yürü” deyince yürüyor,
-“Takla at” deyince takla atıyordu.
Cezaevinden çıkarken karıncayı bos bir kibrit kutusuna koydu. Çıkar çıkmaz güzel bir lokantaya gitti, siparişlerini verdi.
Yemeğini beklerken,
“Su garsona karıncamın özelliklerini gösterenimde bir şaşırtayım” diye düşünmüş.
Ve karıncayı çıkarıp masanın üzerine koymuştu.
Garsonu çağırdı:
-“Bakar misiniz?”
-“Buyurun beyefendi”, diye adamın yanına gelince, adam parmağı ile karıncayı göstererek:
-“Şu karıncayı görüyor musun?” diyerek başladığı sözünün sonunu getirmeden, garson telaşla:
-“Özür dilerim beyefendi görmemiştim”, diyerek başparmağı ile karıncayı ezip, masayı sildi…

Havuç
Tavsan bir gün bir eczaneye girer. Karsisinda duran eczaciya sorar :
– Havuç var mi havuç havuç?
Bunun üzerine eczaci :
– Malesef biz sadece ilaç satiyoruz, der.
Bunun üzerine tavsan disari çikar. On dakika sonra tekrar gelir;
– Havuç var mi havuç havuç, der. Eczaci :
– Az öncede söyledigim gibi biz sadece ilaç satiyoruz ama manav iki sokak
arkada, der.
Tavsan yine disari çikar ama tekrar tekrar girip çikmaya devam eder. Ancak
duruma daha fazla katlanamayan eczaci tavsana tekrar gelip havuç isterse
allah yaratti demeyip agzini burnunu kiracagini, bütün dislerini dökecegini
söyler. Aradan 10-15 dakika gecmeden tavsan yeniden damlar. Fakat eczacida
artik dayanma gücü kalmamistir ve tavsanin bütün dislerini döküp eline verir,
arkasindan da bir tekme kapi disari atar. Eczaci kurtuldugundan emindir. Tam
arkasina yaslanip derin bir nefes alacakken bir sesle irkilir;
– Havuj juyu vay mi havuj suyu havuj juyu?
Ekmek Var mi?
Ördek bara girer ve barmene :
– Ekmek var mi?
– Yok…
– Ekmek var mi?
– Yok…
– Ekmek var mi?
– Yok…
– Ekmek var mi?
– Yok dedik ya…
– Ekmek var mi?
– Eger bir daha sorarsan seni duvara çivilerim…
– Çivi var mi?
– Yok…
– Ekmek var mi?
Fil Ödevi
Her milletten ögrencilere hayvanlarla ilgili ödev vermisler ve Filler üzerine
istediginiz sekilde bir seyler yazin demisler. Herkes birsey yazmis…
Fransizlar : Fillerde üreme dönemi,
Çinliler : Fil pisirmenin bin yolu,
Etiyoplalilar : Bir fille bin kisi nasil doyar,
Ingilizler : Safaride fil avlama teknikleri,
Almanlar : Filler ve fillerin Alman dil ve kültürüne etkileri,
Iranlilar : Disi filler çarsafa nasil sokulur,
Amerikalilar : Daha büyük ve görkemli filnasil yetistirilir,
Japonlar : Daha küçük ve daha ucuz fil nasil yetistirilir,
Yahudiler : Filler en pahali ve en karli nasil satilir,
Brezilyalilar : Fillerle karnavalda samba yapma metodlari,
Ve Türkler : Ne olacak bu fillerin hali…
Bir tavşan ormanda koşarken esrar satan bir zürafayı görür ve ona:
– Dostum zürafa, içme bunu, sağlığına zararlı, koşalım form tutalım der ve başlar zürafayla birlikte koşmaya.
Biraz sonra kokain çekmeye hazırlanan bir fili görürler ve ona da:
– Arkadaşım fil, kokaini bırak, gel bizimle koş, beraber form tutalım, diyerek ikna eder.
Biraz koştuktan sonra kendine eroin enjekte etmeye hazırlanan aslanı görürler. Tavşan:
– Sevgili aslan kardeş, batırma kendine bunu, gel bizimle koş, sana da iyi gelir, der.
Aslan yaklaşır tavşana ve yumruğunu indirir tavşanın suratına. Diğerleri şaşkın bir şekilde:
– Neden yaptın bunu, oysa iyiliğimizi istiyordu tavşan, derler. Aslan:
– Bu salak her extacy aldığında ormanda bizi deli gibi koşturuyor, der.
Titaniğin salonlarından birinde her akşam bir sihirbaz gösteri yapıyormuş. Adam gerçekten çok ustaymış ama bir sorunu varmış. Salonun bir köşesinde bulunan papağan, tam sihirbaz gösterinin sonuçlandırıp seyircileri şaşırtacağı sırada, sihirbazın hilelerini açıklıyormuş.
“Kartı gömleğinin yencebinden içeri attı!” ve ya “O şapkanın içinde tavşan var.” diye haykırıyormuş avazı çıktığı kadar. Sihirbaz fena halde kızıyormuş bu papağana. Ama papağan kaptanın papağanı olduğundan bir şey yapamıyormuş.
Derken Titanik buz dağına çarpıp batmış, sihirbaz gemiden kopan bir kapının üzerine çıkarak kurtulmuş. Ertesi sabah bir de ne görsün; Papağan da aynı kapının üzerinde sessizce durmuyor mu! Üç gün üç gece o kapının üzerinde öylece bakışmışlar. Ne sihirbaz bir şey söylemiş ne de papağan. Ama en sonunda papağan olmuş konuşan:
“Tamam, pes, gemiye ne yaptığını anlayamadım!”
Bilim insanları içkilerin etkilerini araştırmak için üç fare üzerinde deney yapmışlar.
Birinci fareye bira verirler. Fare birayı içtikten sonra hoplayıp zıplamaya başlamış. Hoplayıp zıplarken bir taraftan da bağırıyormuş:
─ Önümüze gelene tekme atarız.
İkinci fareye şarap verirler. Fare şarabı içtikten sonra bir süre dans etmiş. Sonra da bilim insanlarından gözüne kestirdiği birisiyle tatlı tatlı konuşup kur yapmaya başlamış. En sonunda kur yaptığı bilim insanına dönerek:
─ Benimle evlenir misin? Demiş.
Üçüncü fareye rakı verirler. Fare rakıyı içtikten sonra altına bir sandalye çekip oturmuş. Bilim insanlarına sert bir bakış atıp masaya yumruğunu vurmuş. Sonra da bağırarak şöyle demiş:
─ O kedi buraya gelecek!
Bir gün bir ormana maliyeciler gelir. Bunu gören tilki koşarak ormandan kaçmaya başlar. Koşarken, yolda kaplumbağa ile karşılaşır. Kaplumbağa tilkinin acelesini görünce merakla sorar:
─ Hayrola tilki kardeş ne bu acelen, nereye gidiyorsun?
Tilki yanıt verir:
─ Ormana maliyeciler gelmiş duymadın mı? Onlardan kaçıyorum.
Kaplumbağa tekrar sorar:
─ İyi ama maliyecilerin seninle ne ilgisi var?
Tilki tekrar yanıt verir:
─ Olmaz olur mu, bende kürk, hanımda kürk, çocukta kürk.
Bunu duyan kaplumbağa ormanı terk etmek için koşmaya başlar. O sırada koşarak giden kaplumbağayı gören leylek sorar:
─ Hayrola kaplumbağa kardeş ne bu acelen, nereye gidiyorsun?
Kaplumbağa yanıt verir:
─ Ormana maliyeciler gelmiş duymadın mı? Onlardan kaçıyorum.
Leylek tekrar sorar:
─ İyi ama maliyecilerin seninle ne ilgisi var?
Kaplumbağa tekrar yanıt verir:
─ Olmaz olur mu! Bende ev, hanımda ev, çocukta ev.
Bunu duyan leylek ormanı terk etmek için koşmaya başlar. Maymun leyleği görür ve sorar:
─ Hayrola leylek kardeş ne bu acelen, nereye gidiyorsun?
Leylek yanıt verir:
─ Ormana maliyeciler gelmiş duymadın mı? Onlardan kaçıyorum.
Maymun tekrar sorar:
─ İyi ama maliyecilerin seninle ne ilgisi var?
Leylek tekrar yanıt verir:
─ Olmaz olur mu! Bende yazlık, hanımda yazlık, çocukta yazlık.
Bunu duyan maymun paniğe kapılır ve ormanı terk etmek için koşmaya başlar. Bir müddet sonra yavaşlar ve kendi kendine şöyle der:
─ Ya ben niye koşuyorum ki! Benim kıçım açıkta, hanımın kıçı açıkta, çocuğun kıçı açıkta. Maliyeciler beni ne yapsın?
Fare bir peynir kokusu duyup, kafasını dışarı uzatmıştı. Fakat bunun kedinin bir tuzağı olabileceğini düşünüp dışarı çıkmayıp bekledi.
Biraz sonra “Miyav” diye bir ses duydu.
Ertesi gün de peynir kokusunu aldı ve “Miyav” sesini duydu, yerinden çıkmadı.
Sonraki gün, “Hav hav” diye bir ses duydu ve kedinin ortalarda olmadığını anlayarak dışarı çıktı. Çıkmasıyla pençe yemesi bir oldu. Kedinin tuzağına düşmüştü.
Kedi yerde baygın yatan fareyi yanındaki yavrusuna gösterip şöyle dedi;
– Bak yavrum, sana dememişmiydim, ikinci lisan gibisi yok diye…
Bir uçak yolculuğu sırasında 2 adet ilginç yolcu bulunmaktadır. Bunlardan biri eşek, diğeri papağandır. Bu ikiliden papağan bayağı bir haylazdır ve çağırma düğmesine basarak hostesi rahatsız eder durur. Hostes gelip “buyrun” dediğinde de; “hiiiç, kıllık olsun diye bastım” der. Bunu gören eşek bu durumdan hoşlanır ve “ulan bi de ben yapayım” diyerek basar çağırma düğmesine. Hostes gelir; “buyrun ne vardı?”. Eşek: “hiiiç, kıllık olsun diye bastım” der. Hostes çileden çıkar ve papağanla eşeği uçaktan atar. Aşağı düşmekte olan eşek, papağanın uçmakta olduğunu görür ve ondan yardım ister. Papağan da ekler tabi;
– Ulan madem uçmayı bilmiyon, ne diye kıllık yapıyon?
Tavşanın Orman Gezintisi Fıkrası
Tavşan bir gün ormanda dolaşıyormuş, birden karşısına daha önce hiç görmediği garip bir hayvan çıkmış. Çok şaşırmış ve hemen yanına gitmiş;
– Sen kimsin ben seni daha önce hiç görmedim, demiş.
– Ben katırım. Benim annem eşek babam da at ondan böyleyim. Tavşan oradan ayrılmış orman gezisine devam ederken yine karşısına acayip bir hayvan çıkmış. Bu sefer onun yanına gitmiş;
– Sen de kimsin ben seni daha önce hiç görmedim.
– Ben kurt köpeğiyim. Benim annem köpek babam da kurt ondan böyleyim.
Bizim tavşan onun yanından da ayrılmış, dolaşırken bir de ne görsün acayip görünümlü bir hayvan daha. Hemen gitmiş yanına;
– Senin gibi bir hayvanı ilk defa görüyorum sen de kimsin , demiş.
– Ben deve kuşuyum, deyince bizim tavşan söylenmiş;
– Hadi len oradan !
Adam petshopa gider ve bir papağan almak istediğini söyler petshop sahibi bu papağının bir sorunu var demiş ve adam da ne sorunu olduğunu sorar C ve S karıştırıyor demiş kendi için sorun olmadığını söyleyip almış ve eve götürmüş bu adamın birde kuşu varmış adam papağana uslu dur 1 saate gelirim deyip çıkmış eve geldiğinde kuşun halsiz halde olduğunu görür ve papağana dönüp ne olduğunu sorar papağan da cik dedi ciktim der
Adamın birinin çiftliğinde kümesi varmış, kümesin horozu ölünce adam yeni bir horoz almış. Yeni horoz çok azgın çıkmış. Kümesteki tavukların alayını tepeledikten sonra çiftlikte bulduğu her hayvanı, attır, eşektir, köpektir demeden sıradan geçirmiş. Horozun bu halini gören adam içinden “Bu azgınlığın uğruna genç öleceksin” falan diyormuş. Sonra bir gün bakmış bizim horoz ayaklarını dikmiş, dili bir karış dışarıda hareketsiz yatıyor, başında da bir tane akbaba dolanıyor. Adam horoza bakıp, senin sonunun böyle olacağı belliydi demiş, horoz da adama “sessiz ol, akbabayı kaçıracaksın” demiş.
Kurnaz Tilki İle Kalleş Yılan Fıkrası
Zamanın birinde çok iyi dost olan tilki ile yılan yaşarmış.
Mevsimlerden kış gelmiş. Tilki ile yılan yiyecek aramaya çıkmışlar, çok aramışlar ama bulamamışlar ve bir dereye gelmişler yılan tilkiye;
– Tilki kardeş beni sırtına alda karşıya geçelim demiş.
Tilki yılanı sırtına almış tam karşıya geçerken yılan tilkinin boynuna dolanıp öldürmek istemiş.
Tilki zorda olsa yılanı boynundan yere atmış ve yılana;
– Biz iyi bir dostuz bunu bir daha yapma, kafanı uzatta o yeşil gözlerini bir daha göreyim.
Demiş.
Yılan kafasını uzatınca tilki yılanı kafasından ısırıp öldürmüş, yere düz bir şekilde koymuş ve;
– Ben orası burası oynayan dost değil işte böyle dümdüz dost isterim. Demiş.
Dişi Aslan
Hayvanlar bir gün,
-“Kim daha çok çocuk doğurabilir?” diye çekiştirmeye başlar.
Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar.
-“Sen kaç çocuk doğura biliyorsun?” diye sorarlar, aslana.
-“Bir” diye yanıtlar, dişi aslan ve devam eder:
-“Fakat ben aslan doğururum.”
Yengeç İle Annesi
-“Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum?” diye sorar, anne yengeç, çocuğuna.
-“Düzgün yürüsene” der.
-“Pekala anne” der, çocuk.
-“Sen, önümden yürü, ben seni takip ederim.”
Aslan, Koyun, Kurt ve Tilki
Aslanın biri, bir koyunu yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını sorar.
-“Evet” diye yanıtlar, koyun.
Aslan, bu soruya kızar ve koyunu oracıkta parçalar.
Daha sonra kurda seslenip yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar.
-“Hayır” diye yanıtlar kurt, korkudan.
Ancak o da yağcılık yaptığı için aslanın öfkesinden kurtulamaz.
Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı soruyu tilkiye de sorar.
Tilkinin yanıtı şöyle olur:
-“Üzgünüm, üşütmüşüm biraz. O yüzden burnum koku almıyor.”
Hasta Geyik
Yaşlı bir geyik, hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar.
Her hayvanla iyi geçindiği için pek çok hayvan sık sık geyiğin ziyaretine gelir.
Zamanla her gelen hayvan, bu güzel otlardan tatmaya başlayınca, kısa süre sonra tüm otlar biter.
Geyik, hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şey kalmadığı için bir süre sonra açlıktan ölür.
Farelerin Toplantısı
Bir gün fareler, bir araya gelirler ve kendilerine musallat olan bir kediden kurtulma plânları yaparlar.
Pek çok düşünce öne sürülür. Hiçbiri kabul görmez.
En sonunda genç bir fare, kedinin boynuna bir çan asmayı önerir.
Böylece kedi, kendilerine yaklaşırken farkına varacak ve kaçabileceklerdir.
Bu öneri, fareler tarafından alkışlarla onaylanır.
Kedinin boynuna çanı asacak fare bulamazlar.
Çekirge
Amerikalı bir turist bulduğu rehberiyle beraber Avustralya’yı gezmektedir. Rehber ve Amerikalı büyük bir çiftliğe gelirler. Amerikalı ileride otlayan koyunları fark ederek rehbere:
– Bunlar nedir? diye sorar.
Rehber:
– Koyun!
Amerikalı:
– Yapma yahu, bizde koyunlar bunların iki üç katıdır.
Diyerek alaylı bir biçimde güler. Biraz daha ilerlerler ve otlayan inekleri görürler. Amerikalı yine sorar:
– Bunlar nedir?
Rehber: “İnek” diye yanıtlar. Amerikalı yine gülerek:
– Vay be bizim oralarda inekler bunların en az iki üç katıdır, der.
Bir süre daha gittikten sonra önlerinde kangurular geçer. Amerikalı heyecanla ve merakla sorar:
– Peki bunlar ne?
Rehber hiç küçümser bir tavırla yanıtlar:
– Çekirge!…
Temel ve Arkadaşları İnde
Temel ve arkadaşları ava çıkmışlardı.İlk önce küçük bir in gördüler.Bu tavşan iniydi.Önüne atlayıp avladılar.İleride daha
büyük bir in vardı.Bu tilki iniydi.Önüne atlayıp avladılar.İleride daha daha büyük bir in vardı.Bu ayı iniydi.Yürüdüklerinde
daha büyük bir in vardı.Temel:
-Bu ne ini bilmiyorum.dedi.
Fakat önüne atladılar.Ertesi gün gazetede şu haber vardı:
-Üç avcı trenin altında ezilerek can verdi
Ayı Neden Düştü?
Avcı adam başından geçenleri şöyle anlatıyormuş.. -Ormanda ilerlerken, karşıma kocaman bir Ayı çıkmaz mı? Çifteyi doğrultacak vakit yok!.. Silahı bir kenara attığım gibi başladım kaçmaya.. Lakin Ayı peşimde! Benden hızlı koşuyor. Bir ara ayının sıcacık nefesini ensemde hissettim.. O kadar yaklaşmıştı. Derken Ayının ayağı kaydı, yere düştü… Fırsat bu fırsat, tabana kuvvet arayı açtım. Ama Ayı toparlandı, kalktı, bana yetişti. Yine nefesi ensemde… Pençesini uzatsa omuzumdan yakalayacak. Allahtan tam o sırada yine Ayının ayağı kaydı, yere düştü. Talih bana gülüyor! Hızımı arttırabildiğim kadar arttırdım, yeniden arayı beşyüz metre kadar açtım. Tanrı sizi inandırsın arkadaşlar, Ayı yine bana yetişti. Yine nefesi ensemde…şansa bakın…Ayının tekrar ayağı kayıp yere düşmez mi?
Macerayı dinleyenlerden biri dayanamamış :
-Sen de çok yürekliymişsin kardeşim!… Hayvan bana üç defa nefesi enseme gelecek kadar sokulsa, çok ayıptır söylemesi, ben korkumdan altıma ederim.
Avcı dönüp ters ters sözünü kesene bakmış :
-Lafı karıştırma yahu! Ayı üç kez neyin üstüne bastı da ayağı kayıp yere düştü sanıyorsun ?
Garip Bir Hayvan
Tavşan bir gün ormanda dolaşıyormuş, birden karşısına daha önce hiç görmediği ga…rip bir hayvan çıkmış.Çok şaşırmış ve hemen yanına gitmiş :
– Sen kimsin ben seni daha önce hiç görmedim, demiş
– Ben katırım.Benim annem eşek babam da at ondan böyleyim.
Tavşan oradan ayrılmış orman geizisine devam ederken yine karşısına acayip bir hayvan çıkmış.Bu sefer onun yanına gitmiş:
– Sen de kimsin ben seni daha önce hiç görmedim..
– Ben kurt köpeğiyim.Benim annem köpek babam da kurt ondan böyleyim.
Bizim tavşan onun yanından da ayrılmış, dolaşırken bir de ne görsün acayip görünümlü bir hayvan daha..Hemen gitmiş yanına;
– Senin gibi bir hayvanı ilk defa görüyorum sen de kimsin , demiş
– Ben devekuşuyum, deyince bizim tavşan söylenmiş:
– Hadi len oradan !…
Kedi Fıkrası
Bilim adamları 3 fare üstünde 3 ülkenin içkilerinin etkisini test ediyorlarmış,
Fransız içkisini içen fare küt düşmüş.
İngiliz içkisini içen fare küt düşmüş.
En son fareye Türk rakısını içirmişler fare biraz sallanmış sonrada bağırmış :
” O kedi buraya gelecek! “
Tilki Oruç Tutarsa
Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında asili bir geyik budu görür.
Açtır a…ma şüphelenir kontrol etmeye baslar ve görür ki bu bir tuzak.
Geyik budu bir iple bombaya bağlıdır.
Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu görür ve yatan tilkiyi de tabi…
Tilkiye sorar ‘ne yapıyorsun dostum’
Tilki yanıt verir ‘hiç… Yatıyorum’
-Burada bir but var
-Evet var
-Neden yemedin
Tilki sakince yanıt verir;
‘Bu gün orucun’
Kurt kendinden emin;
‘Ben yiyeyim o zaman’
Tilki ‘Buyur afiyet olsun’ der.
Kurt buta uzanır uzanmaz bir patlama, ortalık toz duman, kurt yaralı, hareketsiz, 10 metre uzakta, perişan halde yatarken tilki sakince budu yemeye başlar.
Bunu gören kurt;
‘Lan şerefsiz hani oruçtun?
Tilki pişkin pişkin;
‘Biraz önce top patladı duymadın mı ?
Uyanık Muhabir
Kaza yerinin etrafını polis kordonu ve meraklı bir kalabalık çevirmiştir. Gazetesine iyi bir haber yetiştirmek isteyen muhabir, çemberleri aşamayınca bir kurnazlık düşünerek seslenir:
-Yol verin! Yol verin! Ben kaza kurbanının oğluyum! Yol verirler, muhabir yaklaşır. Bir de bakar ki; arabanın önünde bir eşek cansız yatmaktadır.
Meraklı Deve
Genç deve annesine sormuş
-”Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük?”
Anne yanıt vermiş:
-”Çölde kuma batmamak için.”
Genç deve tekrar sormuş:
-”Peki kirpiklerimiz niye bu kadar gür.
Anne tekrar yanıt vermiş:
-”Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye.”
Merakı yatışmamış olan genç deve bir soru daha sormuş:
-”Bizim niye hörgüçlerimiz var.”
Anne deve sabırla yanıtlamış :
-”Çölde çok uzun süre susuz idare edebilme için suyu hörgüçlerimizde depolarız.”
Sonunda dayanamayan genç deve sormuş :
-”Peki biz Ankara Hayvanat Bahçesinde ne halt yiyoruz??”
Zıplayan Fil
Adamın birinin fili varmı. Fil bu, çok yiyor, adam hayvanı da çok seviyor, satamıyor, nasıl yapsam da ben bu fille para kazansam diye düşünüyormuş. Aklına fillerin zıplayamadığı gelmiş, bir çadır kurmuş, kapısına yazmış: Fili zıplatana 100.000 TL, denemesi 100 Tl diye.
Aylar geçiyor, işler iyi, deneyen deneyene, başaran yok. Bir gün ufak tefek takım elbiseli elinde bond çantasıyla bir adam çıkageliyor. 100 Tl’ yi veriyor, filin arkasına geçip, çantasını açıyor, içinden iki tuğla çıkarıyor. Filin yumurtalarına iki taraftan kuvvetle vuruyor ve fil zıplıyor. Adam zaten yeni birikmiş ödül parasını alıp gidiyor. Diğeri kalakalıyor filiyle. Tekrar düşünmeye başlıyor, fıkra bu ya, fillerin kafalarını hep yukarıdan aşağıya salladığı, soldan sağa sallamadığı aklına düşüyor, kapıya yeni bir tabela asıyor: Filin kafasını soldan sağa sallatana 100.000 TL, denemesi 100 Tl.
Yine aylar geçiyor, işler iyi, bir gün aynı ufak tefek bond çantalı takım elbiseli adam tekrar çıkageliyor. 100 papeli veriyor, diğeri çaresiz. Adam bu defa filin karşısına geçiyor, çantasını açıyor, tuğlalarını çıkarıyor, file soruyor;
– Beni hatırladın mı?
Fil başını yukarıdan aşağı sallıyor.
– Tekrar yapmamı ister misin?
Fil başını soldan sağa sallıyor
Temel mi? Eşek mi?
Temel birgün eşeğiyle köyüne dönüyormuş. Karnınında aç olduğu bir zamanda bir elma bahçesi görmüş. Dayanamayıp eşeğinide alarak bahçeye girmiş. Eşeğinin üstüne çıkarak başlamış elmaları yemeye. Tam ayrılacağı sırada bahçe sahibi Temel’ i ve eşeğini görmüş ve yakalamış. Önce bir güzel eşeği, ardından da Temel’ i döver. Dayaktan sonra dayanamayan Temel sorar:
– Tamam tövdün tövdün ama sana pirşey sormak isteyrum!
– Sor bakalım.
– Neden önce beni değul de eşeği dövdin?
– Seni önce dövseydim eşek kaçardı da onun için.
Eşşek Arısı
Adamın biri ormanda yürüyormuş. Karşısına tanımadığı bir hayvan çıkmış. Demiş ki sende kimsin? Hayvan:
– Ben katırım demiş, annem eşşek, babamda attır. Adam :
– Hımmm, bayaaa bir ilginç demiş. Biraz daha devam etmiş. Yeni bir hayvan daha görmüş. Sen de kimsin demiş?
– Ben bir kurt köpeğiyim. Babam kurt, annem köpektir. Adam yine şaşırmış. Biraz daha gitmiş. Yeni bir hayvan daha çıkmış karşısına. Peki ya sen kimsin?
– Ben bir eşşek arısıyım demiş hayvan. Adam dayanamamış veee,
– Yürü git lennn demiş
Dengesiz Müdür
Müdür’ ün biri kendince eğlenmek için şöförüne şöyle bir soru sorar:
– Sence eşekle şöför arasındaki fark nedir? Şöför:
– Bilmiyorum efendim, nedir? Bunun üstüne müdür açıklar:
– Eşeğede şöförede dur dediğinde durur der ve kahkaha ile gülmeye başlar. Bu şöförün canını çok sıkar. Birgün dayanamaz ve müdürüne şöyle bir soru sorar:
– Müdürüm, sizce bir eşek ile müdür arasıdanki fark nedir? Müdür düşünür düşünür ve bulamaz.
– Ben arasındaki farkı bulamadım. Sence nedir? Şöför :
– Vallahi bende bir fark bulamadım müdürüm
Temel’in Zekası
Temel ile Dursun tren ile yolculuk yaparken bir inek çiftliğinin önünden hızlıca geçmişler. Temel demişki :
– Ula Dursun, haçen burada 357 inek vardir daaa. Dursun:
– Çok hızlı geçtuk daa, nasil saydin onlari?
– Kolaydir ulaaa, ayaklarıni sayayrum, sonra toplamini 4 e böleyrum
Kötü Alışkanlıklar
Tavşan birgün ormanda koşuyormuş birde bakmışki tilki bir ağacın aldında esrar çekiyor.Hemen yanına gitmiş ve;
-Tilki kardeş,gel bu kötü alışkanlıklardan vazgeç.Beraber spor yapalım.Hayatımız güzelleşir demiş. Tilki bir hasbinallah çekmiş ve tamam demiş.Tavşanın arkasına takılmış.İkisi başlamışlar koşmaya.Biraz koştuktan sonra birde bakmışlarki Kurt bir köşede kokain içiyor.Hemen yanına gidip beraberce;
-Kurt kardeş bırak bu kötü alışkanlıkları.Gel sende bize takıl beraber spor yapalım demişler.Kurt bi lahavle çekmiş oda tamam demiş. Üçü birlikte koşarlarken birde bakmışlarkı Aslan bir mağaranın önünde esrar vuruyor.Tavşan Aslanın yanına gitmiş ve;
-Aslan abii….Demeye kalmadan aslan pençeyi vurduğu gibi tavşanı duvara yapıştırmış. Kurt titreyerek aslanın yanına gitmiş ve;
-Abi naptın ya.Garibandan ne istedin.Sana ne dediki demiş. Aslan;
-Hadi len.Bu tavşanda ne zaman extasy alsa tüm ormanı peşine takıp koşturuyor demiş

Hayvanlar mı? İnsanlar mı daha akıllı?
Temel ile Dursun kahvede sohbet ediyorlarmış?
Dursun sormuş:
– Ula Temel, söyle bakalum “Hayvanlar mı daha akillidur, insanlar mu da”.
-Bunu bilemeyecek ne var daa, hayvanlar daha akulludir tabiki.
-Nerden anladin da?
-Ula misal bizim karabaş. O benim her söylediğimi anlay, ben ise onun dediklerinden hiçbir şey anlamayrum

Bok Böceği
Adamın biri bir gün bahçesinde otururken boktan top yapan bir bok böceğini görmüş, böcek pisliği ayakları ile yuvarlayarak giderken içinden şöyle geçirmiş:
-“Ey Allah’ım! her şeyi çok güzel çok hoş yaratmışsın da, şu böceği sırf pislikle uğraşsın diye mi yarattın?”
Aradan bir kaç ay geçmiş adam umarsız bir hastalığa yakalanmış.Derdine kimseler çare bulamamış.
En sonunda bilge bir doktor,
-”Bak demiş bazen bahçelerde gezen bir böcek olur ayakları ile pislik yuvarlar işte o yuvarladığı pisliklerden 40 gün boyunca aralıksız yiyeceksin” demiş.
Adam köfteyi çakmış ve 40 gün boyunca o pislikleri yemiş ve iyileşmiş. Aradan yıllar geçmiş aynı adam gemiye binmiş ve denizin ortasında çok büyük fırtınaya yakalanmışlar.
Herkes bağırıp, çağırıp, ağlaşırken bu adam bacak bacak üstüne atıp sakince çayını yudumluyormuş. En birileri dayanamamış sormuş.
-“Biz yana yakıla dua edip bağırıp çağırıyoruz sendeki bu ne rahatlık ne be adam!.”
Adam şöyle yanıt vermiş
-”Kurban olduğumun işine bir kere karıştım. Bana kırk gün bok yedirdi. İster yüzdürür, ister batırır. Ben karışmam kardeşim.”

Camcının Köpeği
Kar, kış, kıyamet kurtlar oturuyorlarmış avlanmaya bir şey yok. Ne yapalım diye kara kara düşünüyorlarmış kurdun biri demiş ki;
-“Gelin kasabaya inelim, orayı yağmalayalım.”
Diğerleri tamam demiş ve inmişler kasabaya. Kasabanın köpekleri bunları çevirmiş, parça pinçik etmişler.
Kulak bi tarafta kuyruk bi tarafta kendileri bi tarafta ve kaçmışlar ormana. Hepsi acı içinde kıvranıyor ama biri zar zar yürüyor, ağlayarak inliyor kurtlar dönüp buna der ki;
-“Bize de saldırdılar sen niye bu kadar ağlarsın.”
Ağlayan kurt der ki;
-“Bakkalın köpeği bize saldırdı anlarım, çünkü bakkalın ekmeklerini koruyordu, Kasabın köpeği bize saldırdı anlarım çünkü kasabın etlerini koruyordu., Peki o camcının şerefsiz köpeğine ne oldu, Camcının camını mı yiyecektik sanki, bize niye saldırdı?”

Zorunlu İniş
Pilot sefere başlamadan önce yanına karısına vermek için bir papağan almış. Papağanı hemen vermek istememiş çünkü sürpriz yapmak istiyormuş.
Uçakta giderken hava bozulmuş pilot,
-“Berbat berbat” demiş.
Papağan bu sözü ezberlemiş sonra şimşek çakmış uçağı sıyırmış pilot,
-“Sıyırdı da geçti sıyırdı da geçti” demiş.
Papağan bunu da ezberlemiş bu sefer yağmur yağmaya başlamış pilot aşağıya haber yollamış,
-“İniş takımları bozuldu yere zorunlu iniş” demiş.
Papağan bunu da ezberlemiş.
Pilot eve gelmiş karısına hediyeyi verip duşa girmiş, karısı piyano çalıyormuş papağan ezberlediklerini söylemeye başlamış kadın çalarken,
-“Berbat berbat” demiş kadın sinirlenmiş kuşa terlik fırlatmış terlik kuşu sıyırmış bu sefer papağan,
-“Sıyırdı da geçti sıyırdı da geçti” demiş,
Kadın iyice bozulmuş ve en sonunda kuşu yakalamak istemiş ve yerleri de cilaladığı için düşmüş.
Papağan ise bu duruma şunu söylemiş,
-“İniş takımları bozuldu zorunlu iniş”

Avcı ile Tilki
Tilkinin biri akşam üstü bir kayanın tepesine oturmuş, başlamış hayal kurmaya.
-“Şimdi gider Ali ağanın kümesten iki tavuk alırım, Osman ağanın kümesten bir hindi, Haydar emminin kümesten üç ördek, artık veli ağanın kümese de yarın akşam dalarız.”
Derken avcının biri de avdan dönüyormuş hem de eli boş.
Tilkiyi görünce silahı doğrultmuş basmış tetiğe. Tilki tepeden teker tombala inmiş dereye.
Hemen kalkmış bakmış etrafına bir iki sıyrıkla işi atlatmış.
Sonra demiş ki;
-“Ulan bi izin vermiyorlar ki ağız tadıyla malımızı sayak.”

Muz Yiyen Maymun
Maymunun biri ormanda ağacın dallarına oturmuş muz yiyormuş. Yediği muz kabuklarını da geçen hayvanların üzerine atıyormuş.
O sırada muzu yemiş ve oradan geçen filin kafasına atmış.
Fil:
-“Ne yapıyorsun lan maymun?”
Maymun:
-“Muz yiyorum, güçleniyorum, aslanın canına okuyacam” demiş, fil gitmiş.
Ağacın altından biraz sonra bufalo geçiyormuş. Onunda kafasına muz kabuğu atmış.
Bufalo:
-“Napıyosun lan maymun niye kafama atıyorsun?”
Maymun:
-“Muz yiyorum, güçleniyorum, aslanın canına okuyacam.” demiş, bufalo da gitmiş.
Ağacın altından bu seferde kaplan geçiyormuş, kaplanın kafasına muz kabuğu gelmiş.
Kaplan:
-“Napıyosun lan maymun, niye kafama muz kabuğu atıyorsun?
Maymun:
-“Muz yiyorum, güçleniyorum, aslanın canına okuyacam”, demiş.
Kaplan aslanın yanına gitmiş.
Aslana:
-“Kral senin hakkında maymun ileri geri konuşuyor, canına okuyacam filan, diyor”.
Aslan duyar duymaz sinirlenmiş. Maymunun yanına gitmiş.
Maymuna:
-“Maymun ne yapıyorsun lan?
Maymun da:
-“Muz yiyorum, güçleniyorum, aptal aptal konuşuyorum”, demiş.

Bulunan Penguen
Adamın birisi sokakta gezerken bir penguen bulmuş, pengueni çok sevmiş.
Onunla birlikte yürürken bir polisle karşılaşmış.
Polise;
-“Bu pengueni ne yapayım?” diye sormuş.
Polis ona:
-“Hayvanat bahçesine götür”, demiş.
Adam pengueni alıp hayvanat bahçesine götürmüş.
Aradan birkaç gün geçmiş. Adam yine yolda polisle karşılaşmış.
Yanında penguende varmış.
Polis şaşırmış:
-“Ben sana bu pengueni hayvanat bahçesine götür dememiş miydim?”
Adam gülümsemiş.
-“Götürdüm efendim, bugün de sinemaya götürüyorum…”

Yaşlı ve Genç İnsan
Hayvanat bahçesindeki emekliliği çoktan gelmiş olan yaşlı aslan kafesinde uyukluyordu.
Kamyondan indirilen bir genç aslanı da aynı kafese koydular. O gün hayvanat bahçesi çalışanı bakıcı, uyuklayıp duran yaşlı aslana koca bir sığır budu verirken, genç aslan da iki tane muz verdi.
Ertesi günde ve daha sonraki günlerde hep aynı şey tekrarlandı.
Altıncı günde açlık canına tak diyen genç aslan, bakıcı iki muzu uzatırken:
-“Affedersin ama bakıcı bey”, dedi.
-“O da aslan ben de aslanım. Üstelik o yaşlı ve tembel de… Neden ona her gün bir sığır budu verirken bana iki muz veriyorsun? Ben, aslan değil miyim? Muz beni doyurur mu?”
-“Evet aslansın, aslansın da, sen hayvanat bahçesinin envanterinde maymun kadrosunda görünüyorsun”, dedi bakıcı.

Tilki İle Horoz
Tilkinin biri ormanda yiyecek aramak için gezerken, ağacın dalına oturmuş bir horoz görür.
Yenecek güzel bir av olduğunu düşünüp horoza seslenir.
-“Selamünaleyküm ey horozların en güzeli, güzel sesli horoz, in aşağıya da kılalım birlikte öğle namazını.”
Tilkinin söyledikleri, horozun pek hoşuna gider ve tilkiye şöyle yanıt verir:
-“Aleykümselam ey tilkilerin kurnazı… Geliyorlar tepeden bir avcıyla bir tazı… Bekleyip hep birlikte kılalım cemaatle namazı.”
Tilki, avcı ile tazının gelmekte olduğunu duyunca, tehlikeyi anlar, horoza seslenir:
-“Ya horoz efendi, şimdi hatırladım, benim abdestim bozulmuştu, bir koşu gidip abdest alayım”, der.
Ve oradan ardına bakmadan uzaklaşır.

Yorum gönder